Ali Farka Toure'dan Ai Du dinlenmesi önerilir.Xavier ve İsabelle'in paylaştığı sahneden...
Barselona, Erasmus, biraz Paris, biraz aşk, bol eğlence
öğrenciliğin o doyulmaz tadı ve Cédric Klapisch.
Xavier Paris’te ekonomi okuyan bi gençtir babasının
bakanlıkta ayarladığı iş için İspanyolcaya ihtiyacı vardır. Dil en güzel yerinde öğrenilir mantığıyla Erasmus
için belgelerini toplar bavulunu hazırlar ve sevgilisini hippi annesini Parisi
arkasında bırakarak Barselona’ya uçar.
İlk kez ayak bastığı fakat yaşamaya başladıktan sonra benimseyeceği sokakları şöyle tanımlar;
“Bir şehre yeni geldiğimizde düzenli caddeler görürüz.Anlamı olmayan, sıra sıra binalar vardır.Her şey bilinmez ve bakirdir.Zamanla bu şehirde yaşayacağız, caddelerinde yürüyeceğiz düzgün görünümlerini tüketeceğiz, tüm binaları göreceğiz, insanlarla hikayeler yaşayacağız. Bu şehirde yaşadığımızda,bu caddelerden on- yirmi bin kere geçeceğiz. On- yirmi bin kere..Sonra, burada yaşadığınız içinher şey size ait olacak.Bunu henüz bilmiyorum ama öyle olmalı....”
Bir de uçaktan indikten sonra tanıştığı Fransız doktorun kayda değer izlenimleri vardır;
“Göreceksin, burası çılgın bir şehirdir.İnsanlar yemeğe akşam 1 0'da giderler.Daha sonra parti başlar. Barselonalıların partileri sevdiğini duymuşsundur.”
Barselona ın tanımı orda yaşayanlar içinde ve yaşamayalar için de eğlence olunca film ayrı bi sempatiye bürünüyor sahne seçimleri ile oldukça başarılı, samimi ve doğal bi öğrenci olarak film boyunca bende kendimi bi “Erasmus” hissettim
Yedi Erasmus öğrencisinin paylaştığı evde; buz dolabında raf paylaşımına, öğrenci evi sorumsuzluğuna, kira endişesine, arkadaşlıklara, aşklara hangi odaya girseniz farklı yaşam tarzlarını yansıtan posterlere ve kapının yanında bi Erasmusun felsefesini yansıtan “viva la fiesta” posterine rastlıyorsunuz.
.
Kahramanımız Barselona’da sadece
İspanyolca değil bi çok şey öğreniyor aşka dair hayata dair dansa dair…
Paris’e geri dönüyor ve artık kim
olduğunu daha iyi biliyor;
“Açıkları olmayan bir gelecek
istiyorum. Her zaman yapmak istediğimi yapacağım. Yazacağım. Her şey basit ve
açık görünüyor. Ben o değilim, o da değilim ama bunlarım. Ben oyum.
Oyum, oyum, oyum.
Onu aldatmak istemiyorum.
Ben oyum.
Oyum...
Oyum...
Oyum...
Oyum, oyum.
Ben yazar olmak istiyorum İspanyolum,
İngilizim, Hollandalıyım. Tek değilim, bir sürüyüm. Avrupa gibiyim. Hepsiyim.
Ben gerçek bir karmaşayım. Şimdi size her şeyi anlatmaya başlayabilirim. Her
şey burada, uçağım havalanırken başladı. Hayır konu havalanma değil.Ama aslında
belki de havalanma.
Her şey buradabaşladı.”
“küçükken yazar olmayı hayal eden Xavier”
Finaller bitimi eğlenceli bi akşam
için “İspanyol Pansiyonu”.Bazı filmler izleyenler çoğaldıkça
keyiflenir.Arkadaşları toplayıp kahve çikolata yada kola cips eşliğinde izlenilecek
bi film.
Keyifli seyirler.