31 Aralık 2011 Cumartesi

Merry Christmas guys and a Happy New Year!


Yeniliklere ve değişime deli gibi tutkun olan ben yarını sabırsızlıkla bekliyorum.
Yeninin gücü tesiri öyle büyük ki bu gece geçmişin yükü ile batmaya başlayan gemimden ufak bi' filikaya atlayıp yarın bambaşka bi ada da açaçağım gözlerimi dünyaya yeniden doğuş gibi bir şey bu; ve ihtiyacım olan şey.
Hiç korkmayalım yarını planlamaya, düşünmeye, boyumuzdan büyük işlere adım atmaya, kararlar almaya.Ne de güzel söylemiş Sir Thomas Browne "Geçmişten çok geleceği düşünmeliyiz; çünkü bundan sonra orada yaşayacağız diye.".


Hepimize inanamayacağımız kadar çok şey başaracağımız, mutlu olacağımız, çok şey öğreneceğimiz "Vay! ne yıldı ama!" diyeceğimiz, alıp bavulumuzu bazen çekip gideceğimiz, bazende atıp bavulu sevdiklerimizle kucaklaşacağımız,her sene yapmak isteyip te yapamadıklarımızı yapacağımız, güzel yemekler yiyip, iyi müzikler dinleyeceğimiz, bol bol dans edip eğleneceğimiz, yeni insanlarla tanışıp yeni dostluklar edineceğimiz mutlu bir sene dilerim.
Sağlıcakla kalın. :*
hoh hoh hoh mutlu yıllar (:

24 Aralık 2011 Cumartesi

If you want me;


snow met with İstanbul today. it kissed İstanbul and citizenships with yearning and calmly. i responded it,  
i turned my face to sky and we fulfilled our longing with a pleasent conversation with snow,rain and wind.


we whispered about old times, entered into new agreements. Snow is a milestone for me, i met  it when i opened my eyes to this world. After i left the hospital, i was a sleepy baby in my mother's arms, and snow kissed me from my pink cheek. At that time Our never ending love begun with snow.



Kar yeryüzü ile buluştu bugün İstanbul'da.Öyle sakindi ki gün boyu özlem dolu bi dinginlikle öptü İstanbul'u  İstanbulluları.Bende karşılık verdim kara yağmura rüzgara gökyüzüne çevirdim suratımı keyifle muhabbet ettik özlem giderdik. 

Eskilerden fısıldaştık, yeni sözleşmeler imzaladık.Kar bi milat benim için.Gözümü dünyaya açtığımda tanıştık onunla..Hastaneden çıktığımda annemin beni koruyan kolları arasından sızmış pembe yanağımdan beni daha o zaman öpmüştü o zaman başladı karla olan aşkımız bitmemek üzere.Şimdi ne zaman yağsa heyecanla kucaklaşırız. 







Are you really here or am I dreaming

I can’t tell dreams from truth
For it’s been so long since I have seen you
I can hardly remember your face anymore
When I get really lonely and the distance causes only silence
I think of you smiling with pride in your eyes a lover that sighs

If you want me satisfy me
If you want me satisfy me

Are you really sure that you believe me
When others say I lie
I wonder if you could ever despise me 
When you know I really tried
To be a better one to satisfy you for you’re everything to me
And I'll do what you ask me
If you let me be free

If you want me satisfy me
If you want me satisfy me

If you want me satisfy me
If you want me satisfy me


20 Aralık 2011 Salı

16 Aralık-18 Aralık Pelitozu kampı;

Cuma gunu;

Cantamı hazırladım evet dıs fırcam mataram hersey burada sayılır evden cıkıs saatım gelıyor bıraz korkuyorum bıraz cekınıyorum ve oldukca heyecanlıyım.Neler yasıyacagım konusunda ınanın hıc bı fıkrım yok.Evden Kadıkoyde yemek grubumla bulusmak uzere yola cıktım.Hava kararmak uzere ben Kadıkoy'e varıyorum.Kısısel bırkac sey aldıktan sonra yemek grubumla bulusup alısverıse gıttım. Sabah ne yıyebılırız, aksam ıcın makarna, oglen sandvıc yapmak ıyı olabılır bolca ton balıgı..Otobusun kalkmasına dakıkalar kalmısken okula vardık ve otobuse bındım etrafda keyıfle muhabbet eden ya da sessızce etrafı ızleyen ınsanları goruyorum artık yola cıkmalıyız.Sehre karsı bır bıkkınlık duymaya basladım.

Saat 12 yı gecerken otobus durdu ve otoban kenarında karanlık bır yerde ındık konusmadan herkesı takıp edıyorum konaklayacagımız yere cok gecmeden vardık dayanısma ıcınde yerlesıyoruz, otobuste ılk defa gozgoze geldıgım kısılerle ıkıncı kez gozgoze gelıyorum sankı artık onları daha ıyı tanıyorum ve gulumseyerek gecıyorum yanlarından ve gecenın sessızlıgı uyuyoruz.

Cumartesı gunu;


Saat 3:22 evi sarsan beni uykumdan uyandıran bir tren geçiyor.Sonradan öğrendim ki tek uyanan ben değilmişim.Saat 07:15 alarm çalıyor önce alarmı sonra Volkan'ı duyuyoruz uyanma vakti gelmiş anlaşılan.Kahvaltı için su ısıtıyoruz dünden aldıgımız sütümüz müslimiz var ve poşet çaylarımız.Matarama çay demleyip dışarıya çıkıyorum karşımda çamlar zeytinlikler nefes aldığını hissettiren bir hava var.Çok oyalanmadan başlıyoruz hep birlikte yürüyüşe tırmanacağımız kayalara varmak için biraz yol katetmeliyiz.

İşte geldik rotalar belirleniyor herkes kendi dengi bir rotada tırmanış yapmayı bekliyor tırmanış açısından bedenni tanıyor gücünü yada yetersizliğini...Ufak yaralar, birkaç morarıklık ve karın açlığıyla buradaki vaktimizin sonuna yaklaşıyoruz.Güzel bi deneyimdi bu deneyim için kendimi ve yemek grubumu tonlu mayonezli cevizli bi sandviçle ödüllendiriyorum :).Dönüş yolu hava karardı arkadaşlarımı kaybettim elimde makinam bir yandan yürüyüp bi yandan araba fotoğrafları çekiyorum ve biri var kim tanımıyorum yol boyunca arkadaşlık ediyor bana kaldığımız yere kadar ama kim olduğunu bilmiyorum sohbeti güzel fakat yüzünü görmediğim için yarın onu tanıyamayacağıma eminim :).Vedalaşıyoruz.Herkes aç odada tencerelerde sular kanatılıyor herkesin akşam menüsünde hazır çorba ve makarna var.Bizim çorbamız yuvalama, diğerinin mercimek bi başkasının ezogelin makarnalar ise spagetti,fiyonk,kelebek olarak değişiyor.Karnımızı doyurduktan sonra hep birlikte bi odada oturduk sohbet etmek için Volkan bize "O" nun hikayesini anlattı, vampir köylü oynadık ve kamp ateşi herşey mükemmel gözüküyor artık etrafımdakileri daha iyi tanıyorum ateş başında bu günü sonlandırdığım arkadaşlarımla tekrar odamıza geçiyoruz uyumak üzere..




Pazar günü;

Bu güne Star Wars un melodisi ile günaydın diyorum.İlk duyduğum alarm, digerlerini dumayı beklemeden uyanıp dışarıya çıkıyorum hava kapalı yağmur çiseliyor çimen ve toprak kokusu ve ben çok üşüyorum.Yağmurdan dolayı eğitimi mağarada yapacağız tırmanmamız gereken dik bi yamaç bizi bekliyor bu sabahta vakit kaybetmeden yürüyüşe başlıyoruz.Mağarada geleneksel eğitimimizi alıyoruz sisler sarıyor dağların etrafını mağaradan çıkamadıgımız bir yağmur var dışarıda biz de negatif yüzeylere tırmanış çabasıyla içeride vakit geçiriyoruz eğleniyoruz derken nasıl olduğunu anlamadan saat 15:00 oluyor hatıra fotoğrafları falan bi burukluk hissediyorum cuma akşamı tanımadığım bu insanlara nasılda alıştım bu kadar az zamanda..Dönüş yolumuz ıslak ve kaygan düşe yuvarlana iniyoruz konaklama yerimize eşyalarımı topluyorum ve Mudadosk ekibi ile otobüse doğru yola koyuluyorum. Dediğim gibi biraz buruk biraz yorgunum pek sesim çıkmıyor yol boyunca ve 19:25 gibi İstanbul'a varıyoruz.Herkesle vedalaşıyorum ve kalabalık sokaklarda gözden kayboluyoruz herbirimiz.

-SON-


Benim için bu şekilde başladı ve bitti Pelitözü gezisi.Mudadosk bana keyifli dostluklar, yüzümü güldüren anılar ve birazda kas ağrısı bıraktı bu geziden hatıra.Geziye gelip grubu renklendiren herkese teşekkürler.

10 Aralık 2011 Cumartesi

Kaçış

Kaçışlar istiyorum tarif edilemeyecek kadar uzak, kaçışlar istiyorum yıllar önceye ve yıllar sonraya, kaçışlar istiyorum asla yakalanmayacak kadar hızlı asla bulunamayacak kadar gizli..
 -
Kanlıca sahil;

Evden çıktığımdan beri bugün elle tutulabilecek hiçbir şey  yapmadım diyebiliriz saatlerdir aynı kıtaya bakıyorum aynı kıtadaki aynı mavi eve öyle belirsiz öyle sıradan ki.. Ama gene de orda olmak istiyorum hayatımdan kendimden kaçıp orada herhangi biri olmak...

-
mavi ev;

Kız uyandığında çocuk hala yerdeydi, dün ki kavganın izleri de sırtında. Kız her tırnak izinde hayatından yitip giden başka bir dönemi gördü çocukluğu gençliği yok olup gitmişti, kurumuş kanlardaysa içene akıttığı gözyaşlarını yitip giden umutlarını hayallerini herşeyini... Gün geçtikçe her şeyini kaybediyor hissizleşiyordu. Kalktı. Terliklerini giydi.Yürüdü.Aynanın karşısında çökmüş göz çukurlarını, artık rengi kalmamış dudaklarını, soluk tenini kendinin değilmişçesine umursamazlıkla süzdü saçlarını toparlarken ayak seslerini duydu geçen ay aynı ayak seslerini farklı bir döşemeden duymuştu.Adam geldi ve elini kadının beline koydu hissedilen sevgi değildi, kin ego şehvet kızgınlık bir çok şey olabilirdi ama asla sevgi değildi.Kadın düşündü; bir ay önce belinde ki aynı noktalara başka bir adam değmişti.Huzursuz landı.Elle tutulur yoğunluktaki gerginlikten sıyrıldı ve mutfağa geçti.Bir fincan kahve için keetlea su koydu.Camdan dışarıya karşı sahile baktı sisten ve kararmaya başlayan havadan seçilmeyen karşı sahile; orada olmak istedi onun için sadece bilinmezdi ama gene de orada olmak istedi hayatındakilerden kendinden kaçıp sahilde yürüyen herhangi biri...
-

Kanlıca sahil;

Dalgalardan kurtulan damlalar yüzüme çarpıyor ürperiyorum. Saatlerdir oturduğum banktan kalktım ve beni bekleyen hayatıma dönmek üzere eve doğru yürümeye başladım.Aklımda hala o mavi ev var.
 -
mavi ev;

Kız suyun kaynama sesiyle kendine geldi kahvesini yaptı içeri gitmek istemiyordu pencerenin kenarında karşı sahili seyrederek yudumladı acı ve sıcak kahvesini.
-

4 Aralık 2011 Pazar

Noviembre "Kasım Manifestosu"

Sanatın sadece para için yapılmaya başladığ düzene başkaldırı Noviembre.Canına okuduğumuz sanata karşı suratımıza atılmış bir tokat Noviembre.
Achero Manas ın 2003 yapımı belgesel tarzında ki filmi kurgusu ile insanı içine alan ne zaman başladı ne zaman bitti anlamadığınız hatta filmin gidişatı ile sizinde karakterlerle aynı tutkuları acıları sevinçleri paylaştığınız aynı manifestoyu benimsediğiniz bir film..Sözü filmin başkahramını Alfredo Baeza ya bırakıyorum,
"Bu boktan dünyayı değiştirmeyi nasıl istiyorum bilemezsin.Ve bence hala vakit var!"
                                                                         "ATEŞLİ KADIN"
                                                                                   1988

Bunu yaptık çünkü bıktırdılar bizi.

Evet! yorulduk! tükendik! ümidimizi yitirdik! çünkü günümüzde tiyatro ve sanat gerçekten kokuşmuş halde. doğru! leş kokan genel kurul odaları, devlet memurları, ticaret, reklamcılık, tekdüzelik, rahatına düşkünlük, boş zaman, can sıkıntısı, bürokrasi ve yalan- dolan! bir tek sanat yok! zavallı sanatım! sanat artık yok.

Artık sadece sanat ticareti, sanat borsası, ya da sanatı teşvik ticareti olacak. Bir başka banka hesabı daha, sayıları toplama sanatı. Ama biz buna alet olmayacağız çünkü bizler özgürüz, bizler sanatın kalpleri değiştirebileceğine inanıyoruz ve onlara güç verebileceğine.

Sanat, insanlara yaşadıklarını hissettirebilir. Sanat, erkek ve kadın ruhuna erişebilir. Sanat topluma şuur getirir. Bizleri daha iyi birer birey yapar. Sanat evrensel olabilir. Sınırsız, her türlü dinden ve ırktan bağımsız. Sanat, bir silah olabilir. Ama bir dekor asla! gerçek bir silah.
Silah sesi duyulmalı! hedef vurulmalı!"
"Dünyayi degistirmek istemistik ama perisanca yenildik. Simdiyse, degismemek icin, ben dunyaya direniyorum."
                                                                                                                               Lucia


Keyifli seyirler.

2 Aralık 2011 Cuma

ritüel

18 eylul ıkı bın uc sabahı evden çıktım uzun uzun tur attım evin etrafında ayakkabılarım bu yüzden eskidi sanırım her sabah bu ritüeli tekrarlıyorum yani tekrarlardım ta ki hayatımı değiştirecek olan o adama çarptığımdan beri.Artık onunla romantik kahvaltılar yapıyorum her sabah sonrada yeni sarı ayakkabılarımla öğrencilerime ruhlarını özgürleştirecek dans figürleri öğretmek için yola koyuluyorum.

Tümdengelim






seni özlemedim.